"elde kalan resimler"..



Masallar bitmez, dinlemek ve anlatmak isteyene..

Bir masal anlattım sizlere, kendi masalımı.. belki sadece yazmak için, belki sadece birer altyazı olsun diye, "elde kalan resimlere"..

Son resimler, son kareler paylaşılacak şimdi ve bitecek masal.
Aslında şimdi başlayarak.


Kapı önünde, pencerelerinde çiçekler olan evler..
Egeli kadınların evleri, akşamları zeytinyağlı yemekler yapan, sonra kapısının önünü sulayan, toprak kokusunu içine çekip bir de akşam çayı demleyen üstüne..
Egeli kadınlar..
Ayvalık'ın evleri, kapı önü çiçekleri..


Ben o evlerde olsam..
Çay demlense, bir de sedire uzansam ağacın altında, elimde çok okunmuş bir kitap, sahaftan alınma.. Sayfaları çevirirken uykuya dalsam..

Evlere dokunarak, hayaller kurarak yürürken Cunda'da, karşımıza çıkıverdi "Ayna".. "yeme içme oturma mekanı", kapısında yazdığına göre. Yemedik ama içtik ve oturduk, önümüzde sapsarı ev yapımı limonatalar, karşımızda adeta "hadi yeni hayaller kur" diyen bir köşecik..

Mavi ve beyaz bu kadar mı sever birbirini, bu kadar mı yakışır?
Yeni hayaller kurulur tabi hemen, "burası bizim olsa.."
Duvardaki mavi beyaz balıklara, raflardaki mavi cam şişelere, masalardaki bembeyaz keten örtülere, uçuşan mavi perdelere bakıp iç geçirilir.. Hadi bizim olmasın, ama arada kaçıp gelebilsek buraya.. ben bu koltukta kitap okusam, sevgilim purosunu içse, kahvelerin biri gidip biri gelse, ev yapımı kekler yesek, limonata içsek arada..


Maviye beyaz yakışır da, kırmızı eksik kalır mı?
O da yakışır, hem de siz hiç tahmin edemezken.
Aniden, "daha önce yoktu, olsa görürdüm! yeni burası!" denir heyecanla, adı da ne güzel, "kırmızı".
Renklerin peşine düşmüşüz sanki, geçmişin kokusunu ararken...


Eskileri bunca sevmek, eskiyi bunca özlemek iyi birşey değil belki. "Bu dünyada otobüse bile binemeyen" roman kahramanları gibi hani, günlük hayata savrulunca insan, sersemliyor. Sonra geri dönüp bakınca fotoğraflara, bazen cümle bile kuramıyor, altyazı olsun diye..


Zaman geçiyor parmaklarımızın arasından, su gibi.
Şimdi kedilere bırakıp gidecek miyiz bu sokakları, bu evleri?


Olsun, varsın onların olsun sokaklar.
Uyusunlar buldukları her köşede.
Terzi amcanın uyandırmaya kıyamadan dikişine devam etmesi gibi, sevecenlikler lazım bize.


"gündüzler geceler ne zaman biter?
şu batan güneş nereye gider?
buharlaşır yeniden dökülen su
bulutları sil pencerenden sevgi devrialemi bu
yeniden doğar herşey
'herşey bitti' dediğin anda bir gül kök salar damarlarında
herşey biter bir şey bitmez.."


Yine döneceğiz elbette, kök salmak istediğimiz o yere..
sonsuzluğa doğru büyütmek için ağacımızı..
Ben o güne dek, o cam küreciği elimde sallayıp, içine sakladığım anılara gülümseyeceğim..