Çağın vebası kansere karşı kanserojen maddelerden uzak durularak önlem alınabileceğini belirten Dr. Sinan Akkurt, alüminyum içerikli deodorant, kimyasal katkılı gıda, mikrodalga fırın, sigara, alkol ve cep telefonlarını uzak durulması gerekenler listesinde ilk sıraya koydu.
Dr. Akkurt, ayrıca olumsuz düşünceler, kaygılar, stres, hareketsizlik, obezite gibi unsurlardan da mümkün olduğunca uzak durulduğunda kansere karşı güçlü önlem alınabileceğini kaydetti.
4 Şubat Dünya Kanser Günü vesilesiyle çağın vebası kansere yol açan etkenlere dikkat çeken Dr. Sinan Akkurt, "Hiç farkında olmadığımız kanserojenler hayatımızın bir parçası olmuş durumda.
Deodorantların birçoğunda alüminyum var. Bunlar meme kanserine yol açıyor. Mikrodalga fırın besinlere elektromanyetik alan (EMA) ışımaları yükleyerek doku ve hücrelerimizin kimyasal yapısının bozulmasına yol açıyor. Bu da hücre DNA'sındaki olası değişimleri onarma işlevini üstlenen protein olan p53 geninin baskılanmasına neden oluyor, p53 genetik kalıtımı koruyucu rolünü üstlenemiyor ve bu durum kanser oluşumu açısından yüksek risk oluşturuyor." dedi.
Kanserojen maddeler arasında güneşte beklemiş pet su, teflon tava, Çin malı çocuk oyuncakları, gıda boyaları, konserveler, vernik, böcek ilaçları, X ışınları ve sentetik duvar boyalarını sıralayan Dr. Akkurt, ağır metal (civa, kurşun, kadminyum) türlerinden uzak durulması gerektiğine dikkat çekti.
Dr. Sinan Akkurt kansere karşı alınabilecek önlemler arasında, kanserojen maddeleri kullanmamanın yanı sıra lifli besin tüketimini arttırmayı, C vitamini takviyesi sağlamayı, ıspanak, yumurta gibi folik asit ve selenyum içeren besinlerin tüketimini arttırmayı ve düzenli spor yapmayı saydı. "Bunlara ne kadar uyulursa çağın vebası kanser karşısında elimiz o kadar güçlü olur." diyen Dr. Sinan Akkurt, vücutta biriken toksinlerin temizliği için detoks yiyeceklerinden yararlanılmasını, yılda en az iki kere 10'ar günlük temiz havalı ortamlarda tatile çıkılmasını, telefon ve İnternet'in en az düzeyde kullanılıp kullanılmadığında da kökten kapatılmasını önerdi.
Dr. Sinan Akkurt gerek toksinlerden, gerek elektromanyetik kirlilikten arınmak, gerekse bağışıklık sistemini güçlendirmek için biorezonans metodundan yararlanılabileceğine işaret etti.
Dr. Akkurt, ayrıca olumsuz düşünceler, kaygılar, stres, hareketsizlik, obezite gibi unsurlardan da mümkün olduğunca uzak durulduğunda kansere karşı güçlü önlem alınabileceğini kaydetti.
4 Şubat Dünya Kanser Günü vesilesiyle çağın vebası kansere yol açan etkenlere dikkat çeken Dr. Sinan Akkurt, "Hiç farkında olmadığımız kanserojenler hayatımızın bir parçası olmuş durumda.
Deodorantların birçoğunda alüminyum var. Bunlar meme kanserine yol açıyor. Mikrodalga fırın besinlere elektromanyetik alan (EMA) ışımaları yükleyerek doku ve hücrelerimizin kimyasal yapısının bozulmasına yol açıyor. Bu da hücre DNA'sındaki olası değişimleri onarma işlevini üstlenen protein olan p53 geninin baskılanmasına neden oluyor, p53 genetik kalıtımı koruyucu rolünü üstlenemiyor ve bu durum kanser oluşumu açısından yüksek risk oluşturuyor." dedi.
Kanserojen maddeler arasında güneşte beklemiş pet su, teflon tava, Çin malı çocuk oyuncakları, gıda boyaları, konserveler, vernik, böcek ilaçları, X ışınları ve sentetik duvar boyalarını sıralayan Dr. Akkurt, ağır metal (civa, kurşun, kadminyum) türlerinden uzak durulması gerektiğine dikkat çekti.
Dr. Sinan Akkurt kansere karşı alınabilecek önlemler arasında, kanserojen maddeleri kullanmamanın yanı sıra lifli besin tüketimini arttırmayı, C vitamini takviyesi sağlamayı, ıspanak, yumurta gibi folik asit ve selenyum içeren besinlerin tüketimini arttırmayı ve düzenli spor yapmayı saydı. "Bunlara ne kadar uyulursa çağın vebası kanser karşısında elimiz o kadar güçlü olur." diyen Dr. Sinan Akkurt, vücutta biriken toksinlerin temizliği için detoks yiyeceklerinden yararlanılmasını, yılda en az iki kere 10'ar günlük temiz havalı ortamlarda tatile çıkılmasını, telefon ve İnternet'in en az düzeyde kullanılıp kullanılmadığında da kökten kapatılmasını önerdi.
Dr. Sinan Akkurt gerek toksinlerden, gerek elektromanyetik kirlilikten arınmak, gerekse bağışıklık sistemini güçlendirmek için biorezonans metodundan yararlanılabileceğine işaret etti.