- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Size, alışveriş yaptığımız birçok marketteki nohutun Meksika'dan, barbunyanın Çin'den, yeşil ve kırmızı mercimeğin Kanada'dan, kurufasulyenin Etiyopya ve Bangladeş'ten, baklanın yine Çin ve İtalya'dan, bezelyenin Amerika'dan geldiğini söylesem... Artık hem daha lezzetli hem daha bereketli olan kendi bakliyatımızı yememiz lazım. Ama nasıl?
Kendi kendine yetebilen bir ülkeydik. Ama tarımı hakir görüp, kaynaklarımızı üretim yerine lüks tüketime ayırıp, haftasonlarımızı alışveriş merkezlerinde geçirip, yabancı mağazalardan alışverişi hayatımızın normali yaptığımızdan beri köylerimiz boşaldı. Atalık tohumlarımız yok olmaya başlarken, tarlalardaki verimliliğimiz yerinde saydı,
geriledi.
Biz kendimizi aydın olarak görüyoruz ancak tembel ve iki yüzlü olduğumuzu kabul etmeliyiz. Bilirsiniz, böyle kelimeler kullanmam ancak bu konuda gerçekten böyleyiz. Kendi yerelimize sahip çıkmadığımız sürece ne uluslararası platformda lider olabilir ne de kendimizi dünya vatandaşı sayabiliriz.
Bezelye, bakla, fasulye, börülce, kırmızı ve yeşil mercimekte dünya lideriyken şu an neredeyse hepsini ithal ediyoruz. Evet hükümet politikaları bunun büyük parçası ancak bu yazının en temel amacı bizim, yani bunları tüketici olarak kullanan bizlerin bu konuda seçici olması, markette gördüğünde market yöneticisine yerelini istediğini belirtmesi. Uzak ülkelerden, hangi şartlarda üretildiğini bilmediğimiz, çoğu bir evvelki yılın hasadı olan ve görüntüsünden de tadından da bunu belli eden bakliyatı evimize sokmayıp, çocuğumuzu bunlarla beslemememiz gerekiyor. Biz bunu yapmazsak başkasına da neden diye sormaya bence yüzümüz olamaz.
Ne yapmalıyız?
En büyük problemlerin başında tarım desteklerinin ülkemizde para olarak verilmesi, eğitim ve altyapıya para harcanmaması, ithalat ve yerli alımlarda korumacı düzenlemelerin olmayışı geliyor.
Köylerde gençler geleceklerini tarımda görmediklerinden çoktan şehirleree işçi olarak çalışmaya gitmişler bile. Destek verilmesi samimiyse bu destek kaliteli tohum dağıtarak, doğru gübre vererek olabilir. Bu direkt para yardımından çok daha etkili olacaktır.
Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO)yönlendirmesi ve desteği şart. TMO, 1994'ten itibaren alımları bırakmış durumda. Alım veya depolama desteği vermesi gerekmekte. Aksi takdirde köylüler "Bu yıl patates para etti" deyip bazen hiç bilmediği bir ekime giriyor. Dünya'da bir numara olan fındık bile bugün bu sebepten var olma mücadelesi veriyor.
En önemlisi, ithalata sınırlamalar getirmek gerekiyor. İki sene bu kontroller yapılsa ucuz diye ithal etmek yerine dünya fiyatlarına yakın ama daha üstün kalitede bakliyat elde edebiliriz.
Biz birleşmeyi pek beceremiyoruz ama Baklagil Konseyi birleşip etkin şekilde çalışabilmeli. Zor biliyorum ancak becermeliyiz.
Toprağı nadasa bırakma ve toprağı farklı şekilde değerlendirebilmenin yöntemi olarak nadas alanlarına nohut, mercimek ekimi başlayabilir. Köylüler teşvik edilebilir.
Market alışverişinde dikkat!
Bakliyat alacağınız zaman lütfen paketin arkasını çevirip menşeine bakın. Ucuz ürünler sattığını iddia edip bakkal ve küçük mahalle esnafını öldüren zincir marketlerin ithal edip, gemilerle kıtalar geçerek getirdiği bakliyatı tercih etmeyin. Bizim mercimeğimizin, baklamızın çok daha sağlıklı ve besleyici olduğunu bilin.
Markete gittiğimizde ve günlük hayatımızda bizim yapabileceklerimiz:
Bilmem hatırlar mısınız eskiden marketlerde kuru barbunya, bakla her zaman olurdu. Şimdi sadece mercimek, kuru fasulye ve nohut var. Biraz sosyetikse börülce.
• Yeme alışkanlıklarımızda son 20 yılda büyük değişiklikler oldu. Protein yönünden zengin, bereketli bakliyat tarifleri tekrar yaygınlaşmalı, insanlar sadece kurufasulye değil, nohut, mercimek ve börülcenin de sıklıkla kullanılmasına yönlendirilmeli, yemek yazarları ve TV programcıları bunu teşvik etmeli. Yemek kanalları bunlarla ilgili spotlar çekmeli. Fabrikalar, iş yerlerine yemek hizmeti veren firmalar tercihlerini bu yönde arttırmalı.
• Buğdayın işlenme şekillerindeki yeniliğin, etin de fazlasının bünyemize zarar olduğunu bilerek bu topraklarda atalarımızdan bize armağan, yüzyıllardır bizi beslemiş olan bakliyatla daha haşır neşir olduğumuz bir 21'inci yüzyıl dileğiyle.
Markete gittiğimizde ve günlük hayatımızda bizim yapabileceklerimiz:
Bilmem hatırlar mısınız eskiden marketlerde kuru barbunya, bakla her zaman olurdu. Şimdi sadece mercimek, kuru fasulye ve nohut var. Biraz sosyetikse börülce.
• Yeme alışkanlıklarımızda son 20 yılda büyük değişiklikler oldu. Protein yönünden zengin, bereketli bakliyat tarifleri tekrar yaygınlaşmalı, insanlar sadece kurufasulye değil, nohut, mercimek ve börülcenin de sıklıkla kullanılmasına yönlendirilmeli, yemek yazarları ve TV programcıları bunu teşvik etmeli. Yemek kanalları bunlarla ilgili spotlar çekmeli. Fabrikalar, iş yerlerine yemek hizmeti veren firmalar tercihlerini bu yönde arttırmalı.
• Buğdayın işlenme şekillerindeki yeniliğin, etin de fazlasının bünyemize zarar olduğunu bilerek bu topraklarda atalarımızdan bize armağan, yüzyıllardır bizi beslemiş olan bakliyatla daha haşır neşir olduğumuz bir 21'inci yüzyıl dileğiyle.
"Bakliyatı ıslatacak vaktim yok" diyenlere pratik bir alternatif
Hızlı yaşayanlarda "Benim fasulye ıslatacak zamanım yok, nohutun pişmesini bekleyemem" gibi düşüncelerin yaygın olduğunu fark ettim. Bunun için Refika'dan Hızlı Tarifler'de konserve nohut, fasulye ve barbunyayı kullanarak yapılan bol tarif var. Konserve size ilk etapta hazır gıda gibi gelebilir. Ülkemizde konserveleme pek çok ülkeye göre Fransa'da Napolyon döneminde icat edildiği sadelikte devam ediyor. Bu bakımdan yüzlerce gıdaya göre çok daha sağlıklı. Aklınızda bulunsun. 10 dakikada nefis tarifler çıkarmanız mümkün!
Hızlı nohut yemeği
Nefis bir nohut yemeğini 10 dakikada yapabilmek insana öyle bir mutluluk ve huzur veriyor ki.. Evet, nohut konserve ama güzel yağ, sucuğun lezzeti ve baharatlarıyla bambaşka bir hal alıyor yemek. Bir kez yedikten sonra bırakmak istemeyeceksiniz.
- Bir adet kırmızı soğanı robottan geçirin. Duraklatarak çalıştırırsanız soğan, suyunu bırakmaz ve böylece bıçakla doğranmış gibi olur. Birer santim uzunluğunda kalsalar yeterli olacak.
- İki çorba kaşığı zeytinyağı ve bir çorba kaşığı tereyağını erittiğiniz tencereye soğanları atıp, kavurmaya başlayın.
- Bir buçuk köy biberini küp küp doğrayıp, ekleyin.
- Bir kangal sucuğun üçte birini yaklaşık iki santimlik küpler halinde doğrayın ve her bir dilimi dörde bölün. Soğanların rengi biraz değişince, sucuk dilimlerini tencereye ekleyin. Bir buçuk çorba kaşığı biber salçasını da ekleyip karıştırın. Sucuklar renk alıp, biberin çiğliği gidene kadar, bir müddet pişmeye devam etsin..
- 400 gram konserve nohutun suyunu süzüp ekleyin.
- Birer çay kaşığı kimyon, pulbiber, toz kırmızıbiber, yarım çay kaşığı tuz ve yarım çay kaşığı karabiberi de ekleyip, iyice karıştırın.
- Daha sonra üzerini geçecek kadar su ekleyin. Varsa bir buz küpü et suyu atmanızı da tavsiye ederim. Üç dakika daha beraber kaynatın ki tatları birbirine geçsin.
- Güzel bir bulgur pilavı ve yoğurtla 'yeme de yanında yat' bir lezzet elde edeceksiniz.
- İki çorba kaşığı zeytinyağı ve bir çorba kaşığı tereyağını erittiğiniz tencereye soğanları atıp, kavurmaya başlayın.
- Bir buçuk köy biberini küp küp doğrayıp, ekleyin.
- Bir kangal sucuğun üçte birini yaklaşık iki santimlik küpler halinde doğrayın ve her bir dilimi dörde bölün. Soğanların rengi biraz değişince, sucuk dilimlerini tencereye ekleyin. Bir buçuk çorba kaşığı biber salçasını da ekleyip karıştırın. Sucuklar renk alıp, biberin çiğliği gidene kadar, bir müddet pişmeye devam etsin..
- 400 gram konserve nohutun suyunu süzüp ekleyin.
- Birer çay kaşığı kimyon, pulbiber, toz kırmızıbiber, yarım çay kaşığı tuz ve yarım çay kaşığı karabiberi de ekleyip, iyice karıştırın.
- Daha sonra üzerini geçecek kadar su ekleyin. Varsa bir buz küpü et suyu atmanızı da tavsiye ederim. Üç dakika daha beraber kaynatın ki tatları birbirine geçsin.
- Güzel bir bulgur pilavı ve yoğurtla 'yeme de yanında yat' bir lezzet elde edeceksiniz.
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar