Her şeyi çokça fotoğraf çekmeye hep karşı durmuşumdur.
Çünkü insan fotoğraf çekmeye odaklandığında, fotoğraf makinesinden çok yüksek piksel değerine açısına sahip iki gözünü, bu an ile birlikte cereyan eden ses, koku ve dokunma hislerini algılamaktan kendisini mahrum bırakır.
Eğer beyin o anki tüm duyu organlarından gelen verileri değerlendirebilseydi o an, belkide hayatı boyunca unutamayacağı, sürekli rahatça hatırlayabileceği bir an olacaktı ama fotoğraf makinesinde o anı dondurmaya odaklandığı için klik sesli ve ancak baktığında hafızasında bir şeylerin canlanacağı resimden başka fazla bir anlam ifade etmeyecektir.
Ve zaman geçtikçe de o güzel anılardan geriye çat pat bir şeyler kalacaktır.
Bunları benim düşüncemdi ama ABD’deki Faifield Üniversitesi’nden Linda Henkel’in “Psychological Science” dergisinde yayımlanan araştırması, fotoğraflamanın hatırlamak için izlenen en iyi yol olmayabileceğini ortaya çıkarttı.
Kişilerdeki mutlu anların her ayrıntısını belgeleme takıntısı, bunları hatırlama beceresine zarar verebilmektedir.
Anılar ve fotoğraflar arasındaki ilişkiyi araştıran Linda Henkel, üniversite öğrencilerini Güzel Sanatlar Müzesi’ne götürdü.
Ertesi gün eserlerin bazı ayrıntıları konusunda hafıza testine tabi tutulan öğrencilerin fotoğrafını çektikleri eserleri hatırlamada daha fazla güçlük çektiği görüldü.
Henkel, nesneleri ya da olayları hatırlama işinin “fotoğraflayanın beyni yerine”, fotoğraf makinesi ya da akıllı telefona bırakılması nedeniyle hafızanın rolünü oynayamayabileceğini vurguladı.