1. Erkek; hanımıyla güzel geçinmeli, ona iyi davranmalıdır:
Erkek, hanımına eziyet etmemeli, gücü yettiği halde onun haklarını görmezden gelmemelidir. Hanımına sıcak davranmalı, güler yüzlü ve neşeli olmalıdır. Bu konuda esas alınan nasslar şunlardır;
Yüce ALLAH;
‘Hanımlarla iyi geçinin [Nisa, 19]
‘Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde bir takım iyi davranışa dayalı hakları vardır [Bakara, 228] buyurmuştur.
Hz. Muhammed ( s.a.v. );
‘Sizin hayırlı olanlarınız, hanımlarına iyi davrananlardır; aranızda ailesine en iyi davranan benim [Tirmîzî, 3892; İbn Hibbân, 1312; Sahih rivayettir] buyurmuştur.
İyi geçinmek güzel davranmak’ ifadesi, bütün hakları kuşatan genel bir tanımlamadır. Bu ifadeden sonra zikredeceğimiz her şey bunun bir kısmını açıklamaktan ibaret olacaktır. Daha fazla özen gösterilmesi ve dikkat edilmesi için bu konuda bazı şeyleri zikredeceğiz.
Bunlar;
2. Hanımlara nazik olunmalı, onlara ilgi gösterilmeli ve küçük yaşta iseler yaşlarının küçüklüğü dikkate alınmalıdır:
Bu konuda Hz. Muhammed ( s.a.v. ), bir eş olarak erkekler için en güzel örnektir.
Aişe ( r.a. ) anlatıyor;
‘Bir gün Hz. Muhammed (S.A.V.)’ i odamın kapısında gördüm. Habeşliler ise mescitte mızrakları ile oynuyorlardı. Hz. Muhammed ( s.a.v. ) oynamalarını seyretmem için beni elbisesiyle örtmüştü. Ben ayrılıncaya kadar bakmaya devam ettim. Genç kızların, eğlenceye olan düşkünlüklerini dikkate alınız. [Buhârî, 5190; Müslim, 892]
Hz. Muhammed (s.a.v.), Âişe (r.a.)’yi koşu yarışına davet ederek; ‘gel seninle yarışalım» demiştir. Yarışta Aişe kazanmıştı. Aişe şişmanladıktan sonra ikinci defa yarışmışlar ve Hz. Muhammed (s.a.v.) kazanmıştı. Gülümseyerek Aişe; «bu, ilk yarışa karşılık oldu» demişti. [Ahmed, Müsned, 6/264; Sahih rivayettir]
Aişe (r.a.) anlatıyor; ‘Hz. Muhammed (s.a.v.)’ in yanında ( pamuktan yapılmış oyuncak ) bebeklerle oynardım. Benimle birlikte oynayan kız arkadaşlarım vardı Hz. Muhammed (s.a.v.) girdiğinde, utanır saklanırlardı. O da, onları bana gönderirdi. [Buhârî, 6130; Müslim, 2440]
3. Erkek; hanımıyla birlikte gece sohbetleri yapmalı, onu dinlemeli ve onunla konuşmalıdır:
İşte Hz. Muhammed (s.a.v.)! Oturmuş, Müminlerin annesi Aişe (r.a)’ yi dinliyor.
Ona, eşlerinin hiçbir haberini gizlememek üzere anlaşmış kadınların olayını anlatıyor. Bu Ümmü Zer’in rivayet ettiği hadistir. Uzun olmasına rağmen, Hz. Muhammed (s.a.v.) bıkkınlık göstermeksizin onu dinliyor.
Aişe (r.a.) anlatıyor; ‘(Bir zamanlar) on bir kadın bir yerde oturdu. Kocalarının hallerinden hiçbir şeyi gizlemeden birbirlerine anlatacaklarına dair sözleştiler.
Birinci kadın:
– ‘Benim kocam, sarp dağ başında cılız bir deve etidir. Kolay değil ki, çıkılsın; semiz değil ki taşınsın!’ dedi.
İkinci kadın:
– ‘Kocamın halini açığa çıkarıp yayamam. Çünkü korkarım ki, onun hallerini bitirmeden bırakamam. Onun fenalıklarını sayacak olsam, gizli-açık her halini sayıp dökmek zorunda kalırım. Bunları anlatarak bitirmek ise imkansızdır’ dedi.
Üçüncü kadın:
-‘Benim kocam, aklı kıt bir insandır. Konuşursam boşanırım, susarsam kocamdan uzak düşerim [Yani, konuşursam bana kızar ve beni boşar; konuşmazsam bana ilgi, alaka göstermez, beni kocasızmış gibi yalnız bırakır.] dedi.
Dördüncü kadın:
– ‘Kocam, Necid çölünün gece hayatı gibidir. Ne sıcaktır, ne soğuk! Ne korkulur, ne de bıkılır!’ dedi. [Kocasının iyi ve nazik bir insan olduğunu, onunla olmaktan mutluluk duyduğunu kastediyor.]
Beşinci kadın:
– ‘Kocam girdiğinde pars gibidir; Çıktığında aslan gibidir. Evdeki masrafı sormaz’ dedi. [Parsa benzetmesi, övgü ve yergi amacıyla söylenmiş olması mümkündür. Övgü amacıyla söylenmesi durumunda; ‘kocasının eve girer girmez kendisiyle ilgilendiğini ve cinsel İlişkide bulunduğunu, birbirlerini çok sevdiklerini, kocasının eve getirdiği yiyeceklerin ve yaptıkları masrafların hesabını sormadığını ve cömert olduğunu kastediyor. ‘. Yergi amacıyla söylenmesi durumunda; ‘İlgisizliğini, eve döndüğündeki yorgunluğunu, hanımına kötü davrandığını, dayak attığını, evdeki ihtiyaçlarını sormadığını’ kastediyor.]
Altıncı kadın:
– ‘Kocam oburdur. Yemek yerse silip süpürür, içerse su kabını kurutur, yatarsa yorganına sarılır, üzüntümü gidermek için elini elbiseme bile sokmaz!’ dedi. [Kocasını, çok yiyip içen ve cinsel ilişkide bulunmayan ilgisiz biri olarak tasvir ediyor.]
Yedinci kadın:
– ‘Kocam, iktidarsızdır veya aptal bir kimsedir. İşleri üzerine yığılır. Her dert onu bulur. Ya başını yarar, ya kolunu kırar, ya da ikisini birden yapar!’ dedi.
Sekizinci kadın:
– ‘Kocama dokunuş, tavşana dokunuş gibidir yumuşacıktır. Kokusu, zaferan kokusu gibi hoş kokar.
Dokuzuncu kadın:
– ‘Kocamın evi yüksek direklidir, kılıcının kını uzundur, ocağının külü çoktur, evi de İnsanların toplantı yerine yakın bir kimsedir’ dedi. [Yani kocamın evi harikadır, kendisi uzun boyludur, evi misafir kabul edilecek bir yerdedir.]
Onuncu kadın:
– ‘Kocamın adı, Malik’ dir. Hem de ne Mâlik! Mâlik bunlardan [Yani sizin kocalarınızdan çok daha hayırlıdır.] çok daha hayırlıdır. Onun devesi çoktur ama yayılacak yeri azdır [Son derece misafirperverdir ve cömerttir] Ud sesini işittiklerinde kesinlikle boğazlanacaklarını anlarlar.
Onbirinci kadın:
– ‘Kocam Ebu Zerdir. [Burada zikredilen Ebu Zer, meşhur sahabe Ebu Zer Gifârî radiyallâhu anh değildir] Kocam Ebu Zer iyi huylu bir kimsedir! Ziynetten kulaklarımı şakırdattı. Pazılarımı tombullaştırdı. Beni sevindirdi. Benim de gönlüm ferah oldu. Beni ‘Şık’ denilen dağ başında küçük bir koyun sürücüğü olan bir kabile içerisinde buldu. Sonra beni atları kişner, develeri böğürür, ekinleri sürülüp taneleri ayrılan, mutlu bir aileye kattı. Onun yanında ne konuşursam konuşayım azar İşitmem. Uyurum, sabah olunca da uyurum. [Yani, sabaha kadar uyurum, sabah olduğunda herhangi bir iş için kimse beni kaldırmaz. Hizmetçiler vardır, gereken her işi onlar yapar.] Bol bol süt içerim, artık içecek halim kalmaz. [Yani bolluk içerisinde yaşarım]
Ebu Zer’in annesine gelince; Ebu Zer annesi iyi huylu bir kadındır! Ambarları büyük, evi geniştir.
Ebu Zer’in oğluna gelince; Ebu Zer’in oğlu, iyi huylu bir kimsedir! Yatağı soyulmuş hurma lifi gibidir. Onu, ancak bir kuzunun budu doyurur.
Ebu Zer’in kızına gelince; Ebu Zerin kızı, iyi huylu bir kızdır! Annesine ve babasına İtaatkardır. O dilber kızın vücudu, elbiseyi doldurur. Güzelliği, akranlarını kıskandırır.
Ebu Zer’in cariyesine gelince; Ebu Zer’in cariyesi, sadakatli bir cariyedir! Aile sırlarımızı ortalığa yaymaz. Evimizin azığını döküp saçmaz. Evimizi de kuş yuvasına çevirmez temiz tutar. Tulumlarımızda süt çalkalanırken Ebu Zer çıkıp gitti. Yolda bir kadına rastladı. Kadının yanında pars gibi çevik iki çocuğu vardı. Bu iki çocuk, kadının böğrünün altındaki memeleriyle oynuyorlardı. (Kocam bu kadını sevmiş, bu sebeple) hemen beni boşayıp onunla evlendi. Ben de ondan sonra eşraftan bir adamla evlendim. Yürüyüşü iyi olan ata biner. Eline ‘Hattı’ türü mızrak alır. Evime birçok deve getirir. Bana her hayvandan bir çift verip: ‘Ey Ümmü Zer! Akrabana da ver!’ derdi. Ama onun bana verdiği her şeyi toplasam Ebu Zer’in kaplarının en küçüğünü bile doldurmaz’ dedi.
(Kadınların konuşmalarını anlattıktan sonra) Âişe (r.a.), Hz. Muhammed (s.a.v.)’in kendisine şöyle dediğini söylüyor; «Ey Âişe! Ben senin için, Ummü Zerrin yanındaki Ebu Zer gibiyim» [Buhârî, 5189; Müslim, 2448]
4. Erkek; hanımına dinini öğretmeli, ALLAH’ a ve Resulüne itaate teşvik etmelidir:
Erkeğin hanımına iyi davranması, onunla güzel geçinmesi, şefkatli ve merhametli olması istendiği gibi, onu eğitmekten kaçınmaması, Yüce ALLAH’ a itaate teşvik edip yönlendirmesi de istenir. Nitekim Sanı Yüce ALLAH; ‘Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyunuz [Tahrîm, 6] buyurmuştur.
Ümmü Seleme (r.a.) anlatıyor; ‘Bir gece Hz. Muhammed ( s.a.v. ) uyandı ve; «Subhanallah! Bu gece ne de çok fitneler indirildi! Ne de çok hazineler açıldı! Odalarda bulunanları uyandırın, dünya da giyinik olanların birçoğu ahirette çıplak kalacaktır!» buyurdu. [Buhârî, 5189; Müslim, 2448]
Ebu Hureyre (s.a.v.) anlatıyor; ‘Hz. Muhammed (s.a.v.) buyurdu ki; «Gece kalkıp namaz kılan ve hanımım namaza kaldıran, kalkmadığında yüzüne su serpen adama, ALLAH merhamet etsin! Gece kalkıp namaz kılan ve kocasını namaza kaldıran, kalkmadığında yüzüne su serpen kadına, ALLAH merhamet etsin!. [Ahmed, 2/250; Hasen rivayettir.]
5. ALLAH’ ın şeriatına aykırı olmadığı sürece, erkek hanımının bazı kusurlarını görmezden gelmelidir:
Bunu bize Hz. Muhammed (s.a.v.) tavsiye etmektedir. Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor; ‘Hz. Muhammed (s.a.v.); «Mümin bir erkek, Mümin bir kadına buğz etmesin. Çünkü onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir» buyurdu. [Müslim, 1337]
6. Erkek; hanımının yüzüne vurarak veya ona çirkin sözler söyleyerek onu incitmemelidir:
Hz. Muhammed (s.a.v.); Yüze vurmayın ve çirkin sözler söylemeyin. [Ebu Dâvud, 2142; İbn Mâce, 1850; Ahmed, 4/447] ‘Köle döver gibi, hiçbiriniz hanımını dövmesin! (Önce dövüp) sonra da gün sonunda onunla cinsel ilişkide mi bulunacak! [Buharı, 4942; Müslim, 2855] buyurmuştur.
Hz. Muhammed (s.a.v.) hanımlarını dövmezdi. Âişe ( r.a. ) anlatıyor;
Hz. Muhammed (s.a.v.)’ in ne hizmetçisine, ne de hiçbir hanımına hiç vurduğunu görmedim. ALLAH yolunda kendisine karşı konulmaya çalışılması, cihad dışında asla eliyle bir şeye vurmamıştır. [Müslim, 2328; Tirmîzî, Şemail, 331; Nesâî, el-İşre, 281; İbn Mâce, 1984]
Hatırlatma:
Eşinin meşru isteklerine itaat etmeyen, geçimsizlik çıkaran kadınların, âyet-i kerîme’de belirtildiği şekilde hafifçe dövülmesi caizdir. Bu konuda Yüce ALLAH şöyle buyurmuştur; ‘Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezse hafifçe) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü ALLAH yücedir, büyüktür. [Nisa, 34] Bu ayete göre, hanımların dövülmesi dört şartla caizdir;
I. Hanımların haksız oldukları sabit olduktan sonra, öncelikle nasihat edilmelidir.
II. Nasihatten sonuç alınamadığında, yatakta yalnız bırakılmalıdır.
III. Bundan da sonuç alınamadığında, bir yerinin kırılması, morarması, şişmesi gibi vücuduna zarar gelmeyecek şekilde kaba etlerine vurulması caizdir. Bunda amaç kadının kibir ve gurur yapmasını önlemektir.
VI. Kadının eşine itaat etmeye başlaması durumunda, hiçbir surette ona vurulması ve kaba davranılması caiz değildir.
7. Erkek; darıldığında evi terk etmemeli, ayrı kalmak istediğinde evin içinde odasını ayırmalı, hanımını terk edip gitmemelidir.
Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘…Yüze vurma, kötü söz söyleme ve evin dışında onu terk etme [Ebu Dâvüd, 2142; ibn Mâce, 1850; Ahmed, 4/447] buyurmuştur. Seri bir maslahat olması durumunda, tavır anlamında evden ayrılmak caizdir. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.v.) evin dışında bir ay hanımlarından ayrı kalmıştır.
8. Erkek; hanımına dürüst davranmalıdır:
Erkek, hanımını haramlardan korumak için ona olan sevgisini sık sık dillendirmelidir. Hz. Muhammed (s.a.v.); ‘Osman bin Maz’un kendisini tamamen ibadete adadığında, onun üzerinde ailesinin de hakkının bulunduğunu hatırlatmış ve şöyle buyurmuştur; «Hiç şüphesiz ailenin de senin üzerinde hakkı vardır» [Buhârî, 1977; Müslim, 1159; Taberî, 2/453; İbn EbiŞeybe, 4/196; Bey-hakî, 7/295]
9. Erkek; fitne korkusu bulunmadığında, namazları camide cemaatle kılmak istediğinde veya akrabalarını ziyaret etmek istediğinde hanımına izin vermelidir.
10. Erkek; hanımının sırlarını ve ayıplarını başkalarına anlatmamalıdır:
Erkeğin hanımı üzerindeki hakları konusunda bununla ilgili açıklamalar geçmişti.
11. Erkek; hanımının ve çocuklarının ihtiyaçlarını ve nafakalarını gücü nispetinde karşılamalıdır:
Hanımının ve çocuklarının yemek, giyim ve barınma ihtiyaçlarının, gücü nispetinde, erkek tarafından karşılanması gerekir. Çünkü Yüce ALLAH; ‘…Onların beslenmesi ve giyimi iyilikle babaya aittir. [Buhârî, 1977; Müslim, 1159; Taberî, 2/453; İbn EbiŞeybe, 4/196; Bey-hakî, 7/295] buyurmuştur. Bu nedenle kadın, kocasının nafakasını karşılamaması durumunda, kocasının malından ihtiyacını aşırılığa ve israfa kaçmadan habersizce alması caizdir. ‘Ebu Süfyân’ın hanımı Hind, Peygamber (s.a.v) ye geldi ve; «Yâ Hz. Muhammed! Ebu Süfyân cimri bir adamdır. Bana ve çocuklarıma yeterli nafakayı vermemektedir. Bu nedenle onun malından, ondan habersiz almaktayım. Bundan dolayı bana günah olur mu?» diye sordu. «Kendine ve çocuklarına yetecek kadarını, maruf bir şekilde [Yani, aşırılığa ve israfa kaçmadan] onun malından alın buyurdu. [Buhârî, 5364; Müslim, 1714]
Hatırlatma:
Aşırı isteklerde bulunarak kadın, kocasına zulmetmemelidir. Aza razı olmasını ve kanaatkâr davranmasını bilmelidir. Özellikle, maddi imkânsızlıklar ve elinin dar olduğu zamanlarda kocasına anlayış göstermelidir. Hz. Muhammed ( s.a.v. )’in vasiyetine bağlı kalmalıdır. ‘Sizden daha aşağıda olanlara bakın! Sizin üstünüzde olanlara bakmayın! Bu, ALLAH’ın nimetini küçümsememenize daha uygundur. [Buhârî, 6490; Müslim, 2963]
12. Hanımının kendisi için süslenip hazırlandığı gibi, erkek de hanımı için hazırlanmalı ve kılık kıyafetine dikkat etmelidir:
İbn Abbâs (r.a.) anlatıyor; ‘Eşimin benim için süslenmesinden hoşlandığım gibi, hanımım için süslenmekten/kılık kıyafetime dikkat etmekten hoşlanmaktayım. (Çünkü Yüce ALLAH;) ‘Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde birtakım iyi davranışa dayalı hakları vardır. [Bakara, 228] buyurmuştur.
13. Erkek; hanımı hakkında hüsnü zanna/güzel düşüncelere sahip olmalıdır:
Yüce ALLAH şöyle buyurmuştur; ‘Erkek ve kadın Müminlerin, o iftirayı işittiklerinde kendi vicdanları ile hüsnü zanda bulunup; «bu apaçık bir iftiradır» demeleri gerekmez miydi? [Nur7 12] ‘Ey iman edenler! Zandan çokça kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. [Hucurât, 12]
Hz. Muhammed (s.a.v.); ‘herhangi biriniz uzun süre ayrı kaldığında, ailesinin yanına gece ansızın gelmesin [Buhârî, 5244] buyurmuştur.
Erkek, hanımı hakkında hüsnü zan beslemekle birlikte, muhafazakar ve ihtiyatlı olmalı, fitne ve fesada neden olabilecek şeylerden uzak durmalı ve şeriata aykırı davranmamalıdır.
‘Hâşim oğullarından birkaç kişi Esma binti ömeys’in yanına girmişlerdi. [ Erkek misafirler orada iken ] kocası Ebu Bekir Sıddîk gelmiş ve bu durumu hoş karşılamamıştı. Sonra bu konuyu, Hz. Muhammed (s.av.)’e anlatmış «girdiğimde hayırdan başka bir şey görmedim» demişti. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.v.); «Hiç kuşkusuz ALLAH, Esmâ’yı (kötülüklerden) beri kılmıştır» dedikten sonra, minbere çıkarak; «Bu günümden sonra hiçbir adam, beraberinde bir veya iki kişi olmadan, kocası evde bulunmayan bir kadının yanma girmesin» buyurmuştur. [Müslim, 2173] Hadisten anlaşıldığı gibi, Hz. Muhammed (s.a.v.), Esma hakkında hüsn-ü zanda bulunmuş, onun hiçbir kötülükte bulunmayacağını teyit etmiştir. Ancak bununla birlikte erkeklerin, yalnız bir kadının yanına ancak iki veya daha fazla sayıda olmaları durumunda girmelerini emretmiştir. Bu konuda şeytanın vesveselerine ve şüpheye imkan bırakmamıştır.