GERDEK GECESİ ADABLARI VE DİĞER MESELELER

Sünnet ve meşru olan nikah akdi tamamlandıktan sonra iki eş, dünya evine girmek maksadıyla zifaf gecesi ve bir araya gelme anı için maddî ve ruhî hazırlığa başlarlar. Bu bölümde; İslam'ın evlenecek olan çiftlerle ilgili, zifaf gecelerinde yapmaları gerekli olan adab ve takip etmeleri lazım gelen yolu izah edeceğiz. Söylenilenler yapıldığı takdirde düğün ve zifaf geceleri Allah'ın rızası doğrultusunda ve İslam'ın adabına uygun olarak yapılmış olur.
     Zifafa Hazırlık:
     * Yukarıdan beri anlattığımız gibi, gerekli maddi ve manevi temizlik ve hazırlıklar tamamlanır. Temiz bir banyo, güzel giyim, güzel koku, sakal-bıyık traşı, ağız temizliği...gibi
     * Zifaf odası özel hazırlanmalıdır. Mümkün mertebe gürültü, kalabalık ve huzur bozucu etkilerden uzak olmalı, rahatsız edilmeme konusunda güvenli bir yer olmalıdır.
     * Başkalarının ikamet ettiği bir evde veya dairede zifaf olacaksa, en iyisi evdekilerin o akşam orayı terkedip, gelin ve damadı başbaşa rahat bırakmalıdır. Bu mümkün değilse, evdeki diğer misafirler evi çabuk terketmeli, kalanlar erken yatmalı yani el-ayak çekilmeli, kapılar kapanmalıdır. Gelin ve damat her türlü endişe ve huzursuzluktan, kanlı çarşaf gösterme stresinden uzak ve güven içinde olmalıdır.
     * Banyo teşkilatı kolayca kullanılabilir ve rahat bir ortamda olmalıdır.
     * Düğün gününü belirlerken gelinin adet günlerin! göz önüne almalı ve düğün günü temiz günlerine göre ayarlanmalıdır.
     * Bütün bir ömür boyu ve özellikle düğün günü ve gecesi alkollü içkilerden kaçınılır. Zira alkollü içkiler haramdır ve cinsel mutluluğun da amansız düşmanıdır. Tarlaya sarhoş tohum atmak en büyük hatadır.
     Bütün bunları açıkladıktan sonra, şimdi de evlenecek olan kişinin zifaf gecesinde yapması gerekli olan şeyleri ve zevcesinin yanına girdiği andan başlamak üzere, cinsel ilişkinin bitimine kadar olan merhalelerde riayet edilmesi gerekli olan durumları izah edeceğiz.
     Herkes bilsin ki, İslamî kültür ve adetlerimiz, bize her şeyi, hatta zifaf gecesindeki edebi ve cinsel ilişkinin temel kaidelerini dahi öğretmiştir. Bu merhaleler aşağıdaki şekildedir:
     * Gelinlik elbisesini giymeden önce gelin kız abdest alır, iki rekat şükür namazı kılar ve dua eder.
     * Düğün gecesi damat en yakın camiye yatsı namazına gider. Camiden gelince düğün evinin kapısı önünde cemaatle birlikte dua edilir. Zifaf, illa gece olmaz. Gündüz de olabilir ama daima gecenin sessizliği ve sakinliği tercih edilir.
     * Duadan sonra damat, büyüklerin elini öper ve damat içeri katılır.
     * Damat, euzü besmele çekerek sağ ayağıyla gelinin odasına girer.
     Zifaf Odasında:
     * Damad, güleryüz ve neşe ile gelinin odasına girer, eşine selam verir. İçerde yenge veya büyükler var ise büyüklerin elleri öpüldükten sonra içerdekiler de damatla geline mutluluklar dilerler ve odadan çıkarlar. Kapı besmele ile kilitlenir. Damat, elini gelinin başına koyarak besmele ile Hz. Peygamberin tavsiye ettiği duayı okur:
     "Sizden biriniz bir kadınla evlendiği vakit elini onun alnına (perçemine) koysun, besmele çekerek Allah'ın adını ansın, sonra da bereketle dua ederek şöyle desin:
     - Ey Allahım! Senden onun hayırlı olanını ve hayırlı olan huy ve tabiatını dilerim, yine onun şerlisinden ve şerli olan huy ve tabiatından sana sığınırım." (Buhari, Ebu Davud, Nikah: 46).
     * Bu duadan sonra damat gelinin yüzünde örtülü bulunan örtüyü kaldırır ve yüz açımı olarak hazırladığı hediyesini takdim eder. Geline hoşgeldin der, tebrik eder ve tokalaşırlar. Birbirlerinin yüzüne sevgi, şefkat ve mutlulukla bakışırlar...
     * Gelin de ayakta damadın tebriğini kabul eder, güler yüzle karşılık verir. Lüzumsuz somurtkanlık ve çekingenlik gösretmemelidir. Mutluluklar tek taraflı olmamalı ve paylaşılmalıdır. Karşılık görmeyen iltifat ve sevgi yarımdır.
     * Sonra damat ile gelin, böyle mutlu bir evlilik kurdukları için Cenab-ı Hakka şükür olarak ikişer rek'at şükür namazını birlikte veya ayrı ayrı kılarlar. Namazdan sonra da Cenab-ı Allah'a ellerini açarlar, kendilere verdiği bu nimetlerden ve mutluluktan dolayı şükrederler. Bu mutluluklarının devamı, dünya ve ahiret saadeti için birlikte dua ederler. Cenab-ı Hakk'tan hayırlı evlat, helal ve bol rızık dilerler ve şöyle dua ederler, gelin de amin der:
     "Allah'ım! Eşimi ve ailesini benim için bereketli kıl. Beni ve ailemi de eşim için bereketlendir. Hayırlarda birleştirdiğin sürece bizi birlikte yaşat. (Dünya va ahiret mutluluğumuz için) ayrılık gerektiğinde bizi ayır." (Taberani, (2/21-3)).
     Bu dua ayrı ayrı da yapılabilir.
     * Damat, gelinin yatsı namazını kılıp kılmadığını sorar ve kılmamış ise kılmasına müsaade eder. Tabii adetli olup olmadığını da sorar ve ona göre davranır. Eğer adetli ise cinsel birleşmeye girmez, sabreder, sohbete başlarlar.
     Sohbet: Sonra damat, güleryüzlü, sevecen tavırla eşine yaklaşır. Gönül alıcı tatlı sözler söyler. Eşine iltifatlar eder, mutluluğunu bildirir. Aynı şekilde gelinin de güler yüzle ve tatlı tebessümlerle karşılık vermesi damadın moralini yükseltir. El ele, gönül gönüle, göz göze ve omuz omuza vererek kendileri için hazırlanan kuru yemiş cinsinden şeyleri hem yerler hem de tatlı tatlı sohbet ederken heyecanlarını giderirler. Birbirlerine yiyecek ve tatlı ikram ederler. Şakalaşırlar.
     İmam Ahmed, Müsned'inde şu rivayeti zikretmiştir:
     "Esma Binti Yezid b. es-Seken şöyle dedi: Ben Hz. Aişe'yi (r.a) bakılması için süsledim, sonra Peygamber (s.a.v) onun yanına geldi, kendisine büyük bir bardakla süt getirildi ve o sütten içti, sonra sütü Hz. Aişe'ye verdi, Hz. Aişe utandı ve başını eğdi." (Ahmet b. Hanbel.)
     Diğer bir hadiste de Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
     "İman bakımından en kamil mü'min, ahlakı en güzel olan ve ailesiyle en çok şakalaşandır." (Tirmizi. Nesai.)
     Bir diğer hadiste de:
     "En hayırlınız ailesine en çok hayırlı olanınızdır, ben de içinizde aileme en çok hayırlı olanınızım."buyurdu. (Tirmizi.)
     * Bütün günün yorgunluğu ve stresi giderilinceye kadar sohbete devam edilir... Mesela, evlilik hayatlarında takib edecekleri müşterek çizgiden ve hedeflerinden, evlilikten beklentilerinden bahsederler. Damat, gelinin heyecanı ve ürkekliği gidip sakinleşinceye kadar acele etmemelidir. Çünkü, gelin ilk defa yabancı bir erkekle başbaşa buluşmanın, ona tamamiyle yakınlaşmanın, özel konuları konuşmanın utancını yaşar. Kızlığın bu hali normaldir, hoş karşılanmalıdır. Gelin konuşmaktan, ona açılmaktan çekinse bile, damat samimi sohbet ve yakınlığı sabırla sürdürmeli, onun gönlüne yavaş yavaş tatlı ve güvenli konuşmaları ile girmelidir. Gelinin güleryüz ve samimiyetle dinlemesi ve gülümsemesi, arasıra hafif karşılık vermesi kafidir.
     * Bu ilk gecede eşler birbirlerine karşı nezaketi elden bırakmamalıdırlar. Eşler, birbirlerini üzecek davranış ve tavırlardan kaçınmalıdırlar. Gündüzün yorgunluğunu ve stresini hatırlatıcı söz ve hareketlerden de kaçınmalıdırlar.
     * İlk olarak bir erkeğe kendini teslim eden bir kız için ilk gece çok önemlidir. O anda erkeğin geniş şefkat ve sevgi kanatlarına ihtiyacı vardır. Bir kadın, kendisini teslim ettiği ilk erkeği asla unutmaz. Eğer kadın ilk zifaf gecesinde tatlı heyecanlar ve güzel bir ön sevişme yaşamışsa, sevgi, sabır, nezaket ve geniş bir anlayışla karşılaşmışsa, o erkeğe ömür boyu minnettar kalır. Ve ömür boyu ilk gecenin tadını unutamaz. Hatta o adam o kadını sonradan terketse, hayal kırıklığına uğratsa da kalbindeki o esrarlı hatıra daima yaşar.
     * Halk arasında yanlış bir tabir vardır; "Kedinin bacağını ilk günden ayırmalı." Yani daha ilk gecede sert davranmalı ve itaat için gelinin gözünü korkutmalı derler. Halbuki bu söz ve böyle bir davranış çok yanlıştır. Gönülde tamiri mümkün olmayan derin yaralar açar. Ömür boyu sürecek kırgınlığın temelini atar...
     * Zifaf gecesi, erkeğe girişkenlikten ziyade çekingenliği ve nezaketi emreder. İlk gecede, erkek alacağından çok vermek zorundadır. Bir kadının zifaf gecesinde yaşadıkları, ileride erkeğine karşı duyacağı sevgi ve davranışlarını belirler.
     * Bilinçli bir erkek, sert hareketlerden sürekli olarak kaçınır. Daha odaya girer girmez gelinin giysilerini adeta parçalarcasına çıkartmak ve yıllardır hasret kaldığı ilişkiyi bir an önce gerçekleştirmeye kalkmak gelini paniğe uğratacağı gibi, her iki taraf da bu anın olumsuzluğunun etkisinden uzun yıllar kurtulamazlar. O nedenle erkeğin çok sevecen, romantik, hassas ve yumuşak davranışlar içinde olması gerekir.
     Romantik Girişimler:
     * Eşler, kendileri için hazırlanan kuru yemiş v.s. yedikten ve sohbeti koyulaştırıp birbirlerini birazcık olsun tanıyıp aralarında bir miktar samimiyet oluşunca, damat yavaş yavaş geline yaklaşır, öncelikle elleri ile geline nazik ve şefkatli okşamalarla dokunma alışkanlığını kazanır ve gelini de dokunmaya alıştırır... Sonra öpmeye alışır ve gelinini de alıştırır... Damat, asla aceleci ve kaba davranmamalıdır. Artık evlendik, ona istediğim gibi sahip olurum, diye düşünmemelidir yukarıda anlattığımız nedenlerden dolayı.
     * Bir müddet sonra gelinin gerginliğinin ve tedirginliğinin gittiğini hisseden damat, oda ışığını olabildiğince loş hale getirir. Bu hal, gelinin rahat soyunmasını sağlar. Özellikle gelinin rahat olabilmesi için soyunurken damadın geline arkasını dönmesinde yarar vardır. Ekseriya gelin, erkeğin karşısında ilk defa çıplak olarak görünmekten ve erkeği de çıplak olarak görmekten ürküp dehşet ve korkuya kapılabilir. Burda da erkeğin anlayışlı ve sabırlı olması gerekir. Hatta gelinin utangaçlığını gidermek için iç çamaşırların yatağın içinde de çıkarılması psikolojik yönden daha rahatlatıcı olur.
     * Cinsi münasebette eşler, iç çamaşırlarını da tamamen çıkarmalıdırlar. Zira elbiseleri çıkarmak bedeni rahatlatır, hareketi kolaylaştırır ve tenlerin birbirine dokunması lezzeti artırır. Cinsel ilişki sırasında eşlerin soyunması helaldir. Ancak olgun iman, Allah'a ve meleklere karşı utanmayı gerekli kıldığı gibi örtünmeyi de güzel kılmaktadır. Bu örtü cinsel ilişkiyi engelleyici olmamalıdır. Hafif bir örtü olabilir.
     Bu konuda rivayet edilen hadiste Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
     "Allahü Teala haya sahibi ve settar (örten)'dir. Haya ve örtmeyi sever." (Ahmet b. Hanbel. Tirmizi. Ebu Davud.)
     Diğer bir hadiste ise Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
     "Çıplaklıktan sakının, zira büyük abdest ve kişinin zevcesi île cinsi temasta bulunması hariç, sair hal ve zamanlarda sizinle beraber olan ve sizden asla ayrılmayan (melekler) vardır. Onlardan haya edin ve onlara saygı gösterin" (Tirmizi.)
     Cinsi münasebette örtünmenin efdal olduğunu teyid eden bir rivayette şöyledir:
     "Biriniz eşi ile cima yaparkan iki vahşi eşek gibi örtüden büsbütün arınmasınlar." (Tirmizi.)Örtünmeyi öğütleyen hadislerinde Allah'ın Resulü şöyle buyurmaktadır:
     "Biriniz eşiyle cinsi münasebette bulunduğu zaman eşi ile kendisinin arkasına bir örtü alsın. Eşler iki vahşi eşek gibi örtüden (büstünün) arınmasınlar." (Müslim, Hayz:10.)
     Aşk Oyunları:
     Sevişmek sünnettir: Cinsel temasın adaplarından biri de henüz cinsel ilişkiden önce eşlerin oynaşması, sarmaş dolaş olması ve öpüşmesi sünnettir. Cinsî münasebetin bedeni (cinsî) tatmîne erdirici olabilmesi için ilişkiden önce sevişilmesi şarttır. Bu sevişmede gelinin kendini tabiî akışa serbest bırakması yeterlidir.
     *Erkek yatağa girdiğinde elleriyle gelinin saçlarını okşamalı, gözlerine tatlı tatlı bakarken ona saçlarının, gözlerinin, kaşlarının, burnunun vb. ne kadar güzel olduğu hakkında tatlı sözler söylemelidir.
     *Eşler, yatakta da tatlı sohbetle ürkekliklerini giderdikten ve birbirlerine alıştıktan sonra yavaş yavaş önsevişme denilen öpmeler, okşamalar ve aşk fısıltıları ile aşka başlamalıdırlar.
     Aşk Fısıltılarının Aracı Kılınması:
     Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadislerinde şöyle buyurdu:
     "Hiçbiriniz eşiyle hayvanlar gibi -sevişmeksizin- cinsî münasebette bulunmasın. Arada bir elçi bulunsun." Soruldu:
     - Ya Resulellah! Sözünü ettiğiniz elçi nedir?
     - "Aşk fısıltıları ve öpüşmedir." (İhyau Ulûmiddin, İmam-ı Gazali, K.Nikah, Adabü'l-Muaşeret, 2/64.)
     Yine Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
     "Üç şey acizlik ifade eder: ..Bunlardan biri de kişinin fısıldaşmaksızın sarmaş dolaş olup eğlenmeksizin eşi veya cariyesi ile cinsi münasebette bulunması; eşi orgazm olmadan (boşalmadan) boşalıp işini bitirmesidir."
     Halbuki, gelin ile öpüşme, oynaşma ve sarmaş dolaş olmanın; nefsi cinsel münasebete hazırlama, duyguları harekete geçirme ve cinsel ilişki lezzetini arttırmadaki etkinliği inkar edilemez.
     Bu sebeple damat, cinsel birleşme esnasında -hadiste geçtiği gibi- eşinin de onunla birlikte tatmin olmasını ve orgazmım (boşalmasını) gözetlemesi gerekir. Onun için erkeğin kendisini kontrol altında tutup, acele etmeyip eşinin cinsel duygularını hareketlendirici sevgi sözleri ve aşk fısıltıları ile eşinin cinsel duygularını uyandırmalıdır. İlk gece genelde kadınlar cinsel ilişki yerine oynaşmayı ve sevişmeyi tercih ederler. Onun için erkek cinsel ilişki için acele etmeden oynaşarak kadının ürkekliğini gidermelidir.
     * Tatlı bakışlar ve sözler artık yavaş yavaş dokunuşlara ve öpüşlere dönüşür. Bunlar gelinin dokunma ürkekliğini giderir. Gelin ne kadar ürkek olursa olsun, erkeğin şefkatli, nazik ve güven verici davranışları karşısında gelinin utangaçlığı gider ve erkeğin aşk oyunları ile yavaş yavaş aşktan zevk duymaya ve arzuya dönüşür.
     * Damadın sözlü aşk fısıltıları, yumuşak okşama ve dokunmaları, yavaş yavaş fiziki aşka geçiş sağlar.
     * İlk gecede birçok kadın, cinsel birleşmeden daha çok hassas bölgelerinin hafif okşamalarla tahrik edilmesini ister. Ama bu okşamaya da en hassas bölgeden başlanmaz. Genel olarak ilk gecede kadının teninin tamamı hassastır. Öncelikle daha az hassas olan bölgelerden başlayarak hassas bölgelere doğru yavaş yavaş yumuşak okşama ve öpmelerle kayılır. (Hassas yerler: Dudaklar, kulaklar, bilhassa kulak arkaları ve boyun, ense, göğüsler, göbek ve çevresi, daha sonra cinsel organ civarlarıdır.)
     * Bu esnada sevgi ve aşk fısıltılarını da eksik etmemelidir. Sözler, dokunuşlardan daha tesirlidir. Yukarıdan beri izah ettiğimiz ön sevişme yapılmadan asla direk cinsel ilişkiye girilmemelidir.
     Sünnete Uygun Cinsel İlişki İçin:
     1- Besmele çekilmeli,
     2- Şeytandan Allah'a sığınmalı,
     3- Ön sevişme ve uyarma gereklidir.
     Bu gerçeği Allah'ın Resulü şöyle açıklar:
     "Bismillahirrahmanirrahim ile başlamayan her önemli iş eksiktir." (C.Sağîr: 2/92.)
     Cinsî münasebet de önemli bir iş olduğu için onun da besmele ile başlaması zarurîdir.
     Allah'ın emri ve O'nun Resulü'nün sünneti üzerine nikahladığımız eşlerimizle cinsî münabete başlarken Şeytan'tan Allah'a sığınmaya muhtaç mıyız?
     * Elbette.
     Doğrudan ibadet olan Kur'an okumaya başlarken bile şeytan'tan Allah'a sığınmaya muhtacız.
     "Kur'an'ı okuduğun zaman, Allah'ın rahmetinden kovulmuş şeytan'ın kötülüğünden Allah'a sığın."(Kur'an-ı Kerim, Nahl:98.)
     Nasıl sığınılacağını da Allah'ın Resulü'nün bir hadisi ile açıklayalım. O, şöyle buyurur:
     "Mü'minlerden biri karısı ile cinsel münasebette bulunmak istediği zaman: "Bismillah, Allahım! Bizi şeytan'dan, şeytan'ı da bize vereceğin çocuktan uzaklaştır." şekilinde dua eder ve sonra onlara bu münasebet sebebiyle bir çocuk takdir olunursa, şeytan o çocuğa ebediyen zarar veremez." (İbni Mace terc. ve şerhi: 5/360.)
     Kişi cinsel münasebette bulunduğu zaman ona refakat eden ve sözleri -davranışları- işlerini tescil eden Melekler ondan ayrılırlar. (Fezyü'l-Kadîr, 3/126. (Hn: 2911)) Kişinin kendisine özgü şeytan'ı ise daha çok tesir etme imkanı bulur. Ancak öğretilen şekliyle dua eden kişiye şeytan'ı vesvese veremez.
     Erkeğin Giriş Zamanı: Aşk oyunları neticesinde uyarılan kadının cinsel organının üstünde bulunan dış dudakların altındaki bartolin bezleri bir sıvı (erkekteki mezînin benzeri kazî) salarlar. Bu sıvı, vajinayı ıslak ve kaygan bir hale getirir. Erkeğin cinsel organının her iki tarafa da haz verecek bir şekilde ve acı hissettirmeden girmesi, ancak bundan sonra mümkün olur. Bu bakımdan, erkek, eşinin ancak vajinası bu sıvıyı salgıladıktan sonra cinsel birleşmeye hazır olabileceğini, aksi halde acı duyabileceğini unutmamalıdır.
     Bekaretin Giderilmesi:
     Bekaretin giderilmesi için, bazılarının zannettiği gibi fazla zorlanma hadisesi yoktur. Normal vasıfları taşıyan kız ve erkek için bunun bir zorluğu yoktur. Yukarıdan beri izah edildiği şekilde önsevişme ve aşk fısıltıları ile ürkekliği giderilen ve cinsel birleşmeye hazır hale getirilen gelin, sert bir yatağın üstüne sırt üstü yatar. Dizlerini yukarı büker ve erkeğin rahatça girebilmesi için gerek duyulursa kalçalarının altına küçük bir yastık da konabilir. Aşk oyunları esnasında gelinin cinsel organında cinsel birleşmeyi kolaylaştıracak kaygan sıvı normalde gelir. Şayet bu sıvı gelmemiş ise, yani gelinin cinsel organında ıslaklık yoksa, damat cinsel organına girmeyi kolaylaştırıcı ve kayganlaştırıcı krem sürebilir. Vajinaya kremsiz penisin girmesi, kadına acı verir ve giriş zor olur.
     Erkek, kadının bacaklarının arasında diz üstü yerini alır. Penisini kadının vaginasına yavaşça girdirir ve bu şekilde ilk cinsel birleşme tamamlanmış olur. Bu pozisyonda erkeğin önemle dikkat etmesi gereken bir konu da ağırlığını dizlerine ve dirseklerine vermelidir. Vücut, bütün ağırlığıyla kadının üzerine binmemelidir. Bu pozisyonda eşlerin birbirlerinin gözlerine bakma, yüzünü, boynunu, kulaklarını ve göğüslerini öpme gibi aşk oyunlarını devam ettirme imkanı vardır. Aşk oyunları ve tatlı sözlerle kadının dikkati cinsel organından uzaklaştırılırsa, sevişmenin heyecanından bekaretin giderilmesi esnasında duyulan acının tesiri hissedilmeyecek derecede azaltılır. Belki de aşk fısıltıları esnasında sevişmenin yoğunluğundan hiç acı da duymayabilir.
     Erkeğin fazla girmesi kadına rahatsızlık verdiğinde kadın, elleriyle erkeğin belinden kavrayarak yavaşça geri itebilir.
     İlk cinsel birleşmenin tabii neticesi olan kızlık zarının yırtılması sonucunda, tatlı bir acı ile kan gelebilir. Kanama meselesi de çok fazla büyütülmemelidir. Normal kanamanın ölçüşü, aşağı yukarı bir çorba kaşığını dolduracak miktarda kanın akmasıdır. Kanama fazla olursa, telaşa gerek yoktur. Genç kız sırt üstü vaziyette dizlerini kaldırıp bacaklarını kasarak bitiştirip kımıldamadan yatar ve biraz bekler. Kanama çoğu zaman durur. Buna rağmen durmazsa, yine telaşlanmadan bir hekimin yardımı istenebilir. Ama bu halin eşler ve zaruret halinde müracaat edilen üçüncü kişi dışında hiç kimse tarafından bilinmemesi ahlaka uygundur. Çünkü bu durum eşlerin mahrem sırlarıdır.
     İlk cinsel birleşmede kan gelmiş ise, bir hafta (hiç olmazsa üç-dört gün) müddetle, kızlık zarında meydana gelen yaracıkların iyi olması için hiç cinsel birleşmede bulunmamak daha doğrudur. Bu hususa dikkat edilmezse, kadın, cinsel ilişkiden zevk yerine acı ve ıztırap duyabilir. Şu da bilinen bir gerçektir ki, ilk cinsel ilişkiden bilhassa kadın pek lezzet duymayabilir. Yeter ki daha sonraki ilişkilerle bu eksiklik giderilebilsin...
     Kızlık zarının yırtılabilmesi için penisin zorlaması gerekir. Zardaki esnek lifler çoksa yırtılma zorlaşabilir.
     Kızlık zarının yırtılması sırasında, kimi zaman kanama görülmeyebilir. Bunun nedeni de kızlık zarının sahibi olan genç kızın biyolojik yapısıdır. Eğer yırtılan yerde hiç kılcal damar yoksa, kanama olmaz. Bu gibi durumlarda erkeğin, hemen karısının bakire almadığını düşünmemesi gerekir. Yapılacak bir hekim kontrolünde durum tüm açıklığıyla anlaşılabilir.
     Kızlık zarının aşırı kalın olması nedeniyle ilk ilişkide ve sonraki girişimlerde delinememesi halinde, yapılacak tek şey vardır, derhal konuyla ilgili uzman bir hekime başvurulmalı. Hekimin yapacağı ufak bir ameliyatla sorun kolayca çözümlenir.
     Kızlık zarının esnekliği nedeniyle yırtılmadığı ve dolayısıyle kanama olmadığı durumlar da vardır. Bu gibi durumlarda da yine doktora başvurulmalıdır.
     Kızlık zarı ve yırtılması konusunda geniş bilgi, "Kızlık (Bekaret) Zarı" bölümünde verilmiştir. Oraya müracaat ediniz.
     * Gerdek gecesinde meydana gelebilecek herhangi bir olay ve tıbbî bir müdahale için, gelin ve damat tenhada yalnız başlarına da bırakılmamalıdır. Yakın bir evde, haberleşme veya çabuk ulaşma imkanlarının hazırlanması uygundur.
     Zifaf Gecesinde Meydana Gelebilecek Engeller:
     a) Kızın aşırı ürkekliği: Bu durum, birçok kızların ötedenberi sahib olduğu -ilk cinsel ilişkinin çok ıztıraplı geçeceği gibi- bazı yanlış kanaatlerden dolayı olabileceği gibi, o gece erkeğin kaba bir "erkeklik" gösterisiyle, sabırsız, nezaketsiz ve hoyratça davranışlarından da ileri gelebilir.
     b) Erkeğin lüzumsuz endişeleri: Bazı erkeklerin -çeşitli sebeplerle- gerdekte başarısız kalma endişesinin içlerinde yer etmesi, bu duygular içinde telaş ve heyecan göstermesi; ayrıca temas esnasında "erken boşalma" haliyle karşılaşmaları, geçici bir başarısızlık sebebi olabilir.
     c) Çeşitli sebepler: Birçok yerlerde görülen yanlış örf ve adetler (kanlı çarşaf beklentisi gibi), gerdek odasının elverişsiz, gürültülü ve görüntülü bir yerde oluşu, gündüz ki herhangi bir can sıkıcı olay...vs. eşler üzerinde psikolojik baskı yapar ve başarısızlığa sebep olabilir.
     * Zifaf gecesinde, gerek psikolojik gerekse fiziksel engellerle karşılanırsa (kadında adet kanaması, erkekde penisin sertleşmemesi vs. gibi), cinsel ilişki daha sonraki gecelere tehir edilmelidir. Bilhassa psikolojik engeller var ise, cinsel ilişkinin illa da ilk gece yapılmasında israr etmemek gerekir. Sabır ve anlayışla hareket edilirse, sonraki gecelerde engeller giderilebilir ve daha sağlıklı bir birleşme yapılabilir.
     * Bazı erkekler de, kapıldıkları aşırı heyecan veya yorgunluktan bu gecede geçici iktidarsızlığa uğrayabilirler. Gerdek gecesinde böyle bir olayla karşılaşılırsa, cinsel ilişkiye ara verilir. Biraz dinlenilir, hatta uyunabilir. Birkaç saat sonra herşey normalleşebilir. Veya sonraki gecelere bırakılabilir. Gelin de damat da böyle durumlarda anlayışlı ve sabırlı davranmalı ve ; "Bugün yorgunuz, fazla heyecanlıyız. Yarın daha dinlengin, daha sakin olarak bu işi daha rahat bir ortamda başarabiliriz..." gibi cümlelerle birbirlerine moral vermelidirler.
     Gecenin Devamı:
     Bekaretin giderilmesinden sonra yıkanılır, kurulanılır, hava serinse eşler üzerlerine hafif de olsa bir şeyler alır ve kendileri için hazırlanmış olan şeyleri yiyip içerken birbirlerini daha iyi tanıyabilmek için söyleşiye devam ederler.
     Aradan geçecek olan zaman süreci, onların yeniden birbirlerini arzulamalarını sağlayacaktır. Kimi görüşe göre zifaf gecesi, bekaretin yırtılmasından sonra cinsel ilişkiye devam etmek doğru değildir. Ama kanama sonunda acıma duyulmuyorsa, eşler cinsel ilişkide bulunmayı sürdürebilirler. Bedenî ve ruhî rahatsızlıklara sebebiyet verilmemek için zifaf gecesi bir ilişki ile yetinimesi daha uygundur.
     Zifafta Kadının Gözetilmesi:
     Gayr-ı müslim araştırıcıların yaptıkları araştırma sonuçlarına göre, cinsel tatmîne eremeyen kadınların sayısı oldukça yüksektir.
     Bunun sebebi kadınlarla yeterince sevişilmeden önce ilişkiye girilmesi, erkeğin erken boşalması ve kadın orgazm olmadan önce erkeğin ayrılmasıdır. Allah'ın Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.) de sözlü ve fiilî sünnetiyle mü'minleri cinsel ilişki öncesinde sevişmeye teşvik buyurmuştur.
     "Üç şey cefadandır; kişiye pek ağır gelen, sevgiyi gideren üzücü davranışlardandır.
     a- Kişinin dostluk kurduğu kimsenin adını ve künyesini bilmemesi,
     b- Kendisi için ziyafet hazırlayan din kardeşinin davetine katılmaması,
     c- Kocanın yöneldiği nükteler ve öpüşmeler olmaksızın eşler arasında cinsel ilişki olması.
     Sizden hiç biriniz eşiyle hayvanlar gibi (sevişmeksizin) birleşmesin." (Feyzü'l-Kadîr: 5/90)
     Kadınların büyük çoğunluğu, gerektiği şekilde sevişilmeksizin cinsel işleme başlanması, erkeğin boşalır boşatmaz çekilmesi sebebiyle orgazm olamamaktadırlar.
     Hz. Peygamber (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmuştur:
     "Sizden biriniz karısıyla cinsî münasebette bulunduğu zaman onu tatmine erdirecek şekilde sevişsin.
     Karısı sükunet bulmadan kendisi boşaldığı zaman karısı orgazm oluncaya kadar (vücudunu ayırmakta acele etmesin), eşinide aceleye yöneltmesin." (Feyzü'l-Kadîr: 1/325. (Hn:548-9).)
     Bu hadisten ve benzerlerinden yararlanan bazı İslam bilginleri şu görüşü belirtiyorlar: "Erken boşalan ve bu sebeple eşine tatmin olacağı süreyi kazandıramayan kişinin boşalmayı geciktirecek tedavi uygulaması sünnetin ruhuna uygun bir davranış olur."
     Cinsel tatminsizlik kadının hem dünyası hem de ahiretine zarar verecek bir durumdur.
     Vücudun tabî bir hakkı olan sükünete kavuşamamasının doğurduğu kırgınlık ve sinirsel çözülme, kadının dünyasına yönelik zarardır. Haz duymadığı için kocasının arzularına anında ve gereğinde icabet etmemesi ve bu yüzden Allah'ın ve meleklerinin la'netine uğraması da ahiretine yönelik zarardır.
     İmam Gazali, İhya-u Ulumi'd-Din adlı eserinde şöyle der:
     "Koca cima edip boşaldıktan sonra vücudunu zevcesinden ayırmakta acele etmemeli, onun da boşalmasını ve sükunet bulmasını beklemelidir. Zevcenin geç orgazm olması durumunda erkeğin onu beklemeden acele davranması kadına eziyet verir. Birlikte orgazm olmak ise kadın için daha lezzet vericidir." (İhya Ulumid-Din, İmam-ı Gazali, C,2, Adabü Muaşeret bölümü.)
     * Cinsel birleşmede erkek, normal yoldan (çocuğun geldiği yerden) olmak kaydıyla istediği şekilde hanımıyla temas edebilir. Nitekim, "Kadınlarınız sizin tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz şekilde gelebilirsiniz" (Kur'an-ı Kerim, Bakara: 223) buyurulmuştur. "Dilediğiniz şekilde"; yani yüzüstü, sırtüstü, yan yatarak veya ayakta... (Hangi şekilde olursa olsun, ilişki normal yoldan olmalıdır. Aksi takdirde livata fiili işlenmiş olur ki bu büyük günahlardandır. Nitekim Allah Teala Lut kavmini bu günahı işledikleri için helak etmiştir).
     Bu hususta daha başka birçok hadis vardır. Onlardan iki tanesini nakletmekle yetineceğiz.
     a) Hz. Cabir şöyle anlatmaktadır:
     "Yahudiler kişinin, hanımıyla onu yüzüstü yatırarak temas etmesi halinde -ki bu çocuğun geldiği yoldan olsa bile- doğacak çocuğun şaşı olacağına inanıyorlardı. Onların bu uydurmasını reddetmek maksadıyla; "Kadınlarınız sizin tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz şekilde gelebilirsiniz" (Bakara: 223) ayeti nazil oldu. O zaman Hz. Peygamber (s.a.v.); "Normal yoldan olduktan sonra, dilediğiniz şekilde hanımınıza yaklaşabilirsiniz" buyurmuştur. (Buhari. Müslim. Nesai.)
     b) İbn Abbas rivayet etmektedir:
     "Ensar daha önce putperest idi. Yahudiler ise kitap ehli olduklanndan kendilerini Ensar'dan (Evs ve Hazrec kabilesinden) daha bilgili görürlerdi. Nitekim bu nedenle Medineliler de birçok işlerinde onlara uyarlardı. Yahudiler hanımlarıyla onları bir yana yatırarak münasebette bulunurlar ve kadının mahrem yeri örtülü olurdu. Nitekim Ensar da bunu onlardan öğrenmişti. Kureyşliler ise hanımlarını açık-saçık bir şekilde yatırır; sırtüstü, yüzüstü ve mümkün olan her şekilde temas ederlerdi. Muhacirler, Medine'ye geldiklerinde, muhacirlerden bir müslüman, Ensar'dan bir kadınla evlendi ve kendi adetlerine uygun olarak münasebette bulunmak istedi. Ancak hanımı bu adeti hoş görmeyerek itiraz eti ve ona; "Bizim adetimiz yan üstüdür. Sen de ya böyle yaparsın ya da benden uzaklaşırsın" dedi. Bu mesele, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) kulağına gidecek kadar büyüdü. İşte bunun üzerine, "Kadınlarınız sizin tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz şekilde gelebilirsiniz" (Bakara: 223) ayeti nazil oldu. (Ebu Davud. Hakim. Beyhaki.)
     Gerdekteki Kabalığın Kadında Yaptığı Tahripler:
     İlk cinsel ilişkinin kadın ve erkeklerin duygusal yapısında ne kadar derin etkiler yarattığı bilinmektedir. Burada yine Dr. Steekel'in anlattığı bir vakayı örnek olarak almakla yetiniyoruz. Steekel'in anlattığı olay şudur:
     "36 yaşında bir kadın, 14 yıldır, başlangıçta sırtının alt kısımlarında, bir yıldan beri de karnında olmak üzere şiddetli sancılar çekiyordu. Yaptığım muayenede, hiçbir organik rahatsızlık bulamadığım için, ağrıların duygusal kaynaklarını araştırmaya başladım. Dikkate değer bir sonuçla karşılaştım: Bu kadın, nevrotik bir adamla evlenmişti. Adam, evlenmeyi, sevgi yüzünden değil, yararlanma düşüncesiyle yapmıştı ve asıl sevmekte olduğu başka bir kadınla evlenmediğine sonradan pişman olmuştu. Kadın belindeki ağırları ilk defa gerdek gecesi hissetmişti. Zaten kocasının pek soğuk tavırları arasında yapılan ilk cinsel ilişkide sancı duymuş, üstelik kocası korkunç bir münasebetsizlik daha yapmıştı. Beni aldattın, sen bakire değilmişsin diye bağırmıştı. Kadın sonraları bu acıyı hemen tamamıyla unutmuştu. Ve ondan hiç bahsetmiyordu. Fakat hissettiği sancılar, ilk ilişkide ki o soğukluluğun doğurduğu sancıların ve bunun üzerine gelen o korkunç sözden duyduğu acının yerleşip kalmış bir şeklinden başka bir şey değildi. Bu kadın, tıpkı ilk gece olduğu gibi, ondan sonraki evlilik yaşamında da cinsel açıdan soğuk kalmıştı. Kızlığından şüphe eden kocasını hiç affetmemişti, affedemiyecekti. İşte, ilk gecenin oluşturduğu bir cinsel soğukluk tablosu!.."
     Kadın, kendini ilk teslim ettiği erkeği hiçbir zaman unutmaz. Eğer kadın bu ilk macerada tatlı heyecanlar yaşamışsa o erkeğe kalbinin içinde daima sevgi dolu bir köşe ayırır. Bu ilk zevk, kadın için unutulmaz bir şeydir ve kalbinde ilk aşkın unutulmaz izleri kalır. Hatta o adamın sonradan kendisini hayal kırıklığına uğratsa bile, o kadının saadetini yıksa bile, hatta o kadın başka bir erkeği sevse bile, ilk hatıra kalbinin bir köşesinde daima yaşar.
     Kocanın ilk gece kadına karşı davranışı, aşkın sırlarını ona tanıtırken takındığı tavır, onun çekingenliğini ortadan kaldırmak için kullanacağı şeyler çok önemlidir. Sonradan hayal kırıklığına uğradıkları halde bile, ilk gecede kendilerine çok iyi davranmış olan kocalarına karşı minnettarlık duymakta olduklarını söyleyen kadınlar çoktur. Buna karşılık bir kadın, ilk gece kocasının acemice tavırlarını, zorbalığını, kabalığını da hiçbir zaman unutmaz. Hele cinsel yaşam hakkında bilgisiz ve anlayışsız kadınlar, ilk gece iktidarsızlık gösteren erkeği daima biraz küçük görecek, ona daima alaycı bir gözle bakacaktır. Eğer erkek acemilik göstermişse, kadının kendisine karşı göstereceği saygıyı kaybedecektir. Eğer erkek çok kaba davranmışsa, karısının sevgisini kaybedecektir.
     Sonuç Olarak;
     Aşk, paylaşıldıkça tadı artan, zenginleşen bir zevk ve mutluluk kaynağıdır.
     En Uygun Birleşme Şekli:
     Cimanın en güzel şekli, erkeğin kadın üzerine çıkarak yaptığı cimadır. Bu şekilde yapılan cinsi münasebet Hz. Aişe validemizin (r.a) Peygamber'den (s.a.v) rivayet ettiği hadise dayanmaktadır. Söz konusu hadis rivayeti şöyledir:
     "Ebu Musa el-Eş'ari (r.a) dedi: Ensar ve Muhacirinden bir gurup kendi aralarında ihtilaf ettiler. Ensarlar:
     - Gusül ancak meniden veya kuvvetli atıştan icab eder dediler. Muhacirler ise:
     - Erkek ve dişinin birleşmesiyle (cima ile) gusül vacip olur, dediler. Ebu Musa:
     - Bu meselede tatminkar cevabı ben size bulurum dedi ve devam etti: Bunun üzerine Hz. Aişe'ye vardım ondan izin istedim, o da bana izin verdi. Dedim ki:
     - Ey Anne! Sizden bir şey sormak istiyorum, ancak utanıyorum.
     Hz. Aişe:
     - Utanma! Seni doğuran annenden sorabileceğini bana da sor, zira ben de senin annenim, dedi. Dedim ki:
     - Guslü gerektiren nedir? Şöyle dedi:
     - İşi ehline sordun. Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
     "Erkek, kadının dört uzvu (eller ve bacaklar) arasına çöker ve kadına mübaşeret ederse gusül vacip olur" dedi. (Müslim.) Yani cinsel organlar birbirinin içine girince rahatlama olmasa da gusül gerekir.
     - Cinsi münasebette bulunan kimse şayet ikinci defa tekrar birleşmek isterse, cinsel ilişkiden önce abdest alması mustahaptır, çünkü abdest canlılık verir.
     Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
     "Biriniz eşi ile cinsi münasebette bulunduktan sonra ikinci defa tekrar yapmak isterse, iki cinsel ilişki arasında abdest alsın. Çünkü abdest ikinci birleşmeye canlılık sağlar." (Müslim. Ebu Davud.)
     Ancak gusül boy abdesti almak (yıkanmak) daha efdaldir. Rivayete göre: Peygamber (s.a.v) bir gün bütün zevcelerini dolaştı. Uğradığı her zevcesinin yanında yıkandı. Hadisi rivayet eden Ebu Rafi dedi ki: Ey Allah'ın Resulü! Bu yıkanmalar yerine bir tek gusül kafi gelmez mi? Efendimiz: "Yıkanmak (gusül) daha iyi, daha güzel ve daha temizdir" buyurdu. (Ebu Davud. Nesai.)
     * Cinsel ilişkiden sonra efdal olan, iki eşin hemen yıkanmasıdır. Şayet tembellik sebebiyle geciktirirlerse bu durumda uyumadan önce abdest almaları mustahab olur.
     Abdullah b. Kays der ki: Hz. Aişe'den (r.a), Peygamber'in (s.a.v) cünüp olduğunda nasıl davrandığını sordum.
     - Uyumadan önce yıkanıyor muydu? Yoksa yıkanmadan mı uyuyordu? Şöyle cevap verdi:
     -Bunların hepsi de olurdu. Bazen yıkanır sonra uyurdu, bazen de abdest alıp öylece uyurdu. Ben de:
     - Bu işte genişlik bahşeden Allah'a hamd olsun dedim." (Müslim.)
     Guslün daha efdal olmasına gelince; zira karı koca sabah namazına uyanınca, tembellik, sıkıntı veya namazı kaçırma gibi bir endişe taşımadan hemen namazlarını kılmaya yönelirler. Özellikle soğuk ve nezlenin yaygın olduğu kış mevsiminde bu durum daha da açıktır.
     Karı Kocanın Beraberce Bir Yerde, Bir Kapta Yıkanmaları:
     Caizdir.
     Hz. Aişe (r.a) şöyle buyurur: "Ben ve Resülullah (s.a.v) ikimiz de aramızda bulunan bir kaptan yıkanırdık. Cünüp olduğumuz halde gah o, gah ben elimizi kaba uzatırdık. Öyleki, bazen Peygamber (s.a.v) benden önce elini kaba götürürdü ve ona: Bana bırak, bana bırak derdim." (Buhari. Müslim.)
     Karı-kocanın çıplak olarak beraber yıkanmaları caizdir. Ancak örtünmeleri daha evladır. Bu mevzu île alakalı olan hadisi daha önce zikr etmiştik: "Allah; kendisinden haya edilmeye en layık olandır."
     İlahi nizam olan İslam'ın cinsel ilişkilere bakışı ile ilgili en önemli görüşler bunlardır.
     Cünüb Kimsenin Uyumadan Önce Abdest Alması:
     Cünüb olan eşlerin abdest aldıktan sonra uyumaları daha uygundur ve Hz. Peygamberin uyguladığı bir sünnetttir. Nitekim bu konuda birçok hadis rivayet edilmiştir.
     a) Hz. Aişe şöyle demektedir:
     "Hz. Peygamber (s.a.v.) cünüb iken yemek veya uyumak istediğinde, avret mahallini yıkar ve namaz abdesti gibi abdest alırdı." (Ebu Davud. Buharı. Müslim.)
     b) Ammar b. Yasir şöyle anlatmaktadır:
     "Hz. Peygamber (s.a.v.) üç sınıf insana meleklerin yaklaşamayacağını söylemiştir: "Kafir bir kimsenin leşine, bedenine kadınlara mahsus -heluk- diye adlandırılan kokuyu sürene ve cünüb iken abdest almadan yatana!" (Ebu Davud. Ahmet b. Hanbel.) Cünüb iken alınan abdest şer'an vacip değildir. Sadece müekked olan müstehab davranışlardandır. Nitekim Hz. Ömer: "Cünüb iken uyuyabilir miyiz?" diye sorduğunda, Hz. Peygamber (s.a.v.): "Evet, uyuyabilirsiniz, dilerseniz abdest de alabilirsiniz" diye cevap vermiştir. (İbn Hibban.)
     Takvayı gözeten bir kimse hiç olmazsa ya abdest almalı ya da teyemmüm etmelidir.
     Eşler İlişkiden Hemen Sonra Yıkanmalı mıdır?
     Eşler ilişkiden sonra bir şeyler yemek içmek veya bir süre dinlenmek ya da uyumak isterlerse her biri kalkıp cinsel organını yıkar, namaz abdesti alır gibi abdest alır ve uyur.
     Allah'ın Resulü şöyle buyurur:
     "Cinsel organını yıka. Abdest al ve uyu." (Nesai: 1/75)
     Bunlar, namaz vaktini geçirmemek kaydıyla müstehab veya sünnettir. Ama kılınmamış bir namazın vaktini, sonuna kadar cünüb olarak geçirmek haramdır ve o namaz vakti çıkmadan yıkanmak farzdır. Şayet vakit namazını kıldıktan sonra ilişkide bulunulmuşsa, onu takib eden öbür namazın sonuna yaklaşıncaya kadar yıkanmazsa, o vakti tamamen geçirmedikçe günah olmaz. Mühim bir mazeretten dolayı, namaz vakti geçmeden su ile gusletme imkanı bulamayan kimsenin, gusül yerine teyemmüm etmesi, vakitleri cünüb olarak geçirmemesi lazımdır. Yıkanma imkanı doğunca, teyemmümün hükmü kalmaz, mutlaka yıkanmak icab eder.
     Emzikli kadın da emzirmeden önce aynı görevleri yapar. Cinsel organını yıkayıp abdest alan ve emzirteceği göğsünü ıslak eliyle veya ıslak bir bezle silen ya da yıkayan kadının çocuğunu emzirmesinde dinî bir sakınca yoktur. Cünüb iken emzirmemesi takva yönünden daha güzeldir.
     "... Cünüb olan eve (rahmet ve bereket) melekleri girmez."
     "... Abdest almadıkça cünüb kişiye (rahmet ve bereket) melekleri yaklaşmaz." (Ebu Davud, Taharet: 90, Hn: 227.)
     Değişik Gerdek Kültürleri:
     Ülkemizde gerdekle ilgili gelenek ve görenekler değişkendir. Damat, gerdek gecesi odaya arkadaşlarının sırtını yumruklamasıyla girer. İçerde beklemekte olan gelinin yüzünü açabilmesi için damadın bir yüzgörümlülüğü vermesi gerekir.
     Çoğunlukla hiç bir şey konuşmadan ve hatta hiç bir aşk oyununa girişilmeden direkt cinsel ilişkiye geçen olur.
     Kimi yörelerde gelinin bakire çıktığı havaya tabanca ateşlemesiyle, kimi yörelerde ise akrabadan kadınların zılgıt çalmasıyla duyurulur. Yanlış olan bu adetlerde terkedilmelidir. Çünkü kızlığın giderilmesi cinsel aile sırrıdır.
     Gelin beklenen armağanı vermiş, yani kızoğlan kız çıkmışsa, damat kanlanan çarşafı kapıda beklemekte olan akrabalarına verir. Kimi yörelerde çok ayıp, cahillik, edepsizlik ve İslam'ın haram kılmasına rağmen kanlı çarşaf gösterilir. Haramdır. Yapılmamalıdır ve bu adette terkedilmelidir.
     İlk Cinsel İlişkinin Güzel Geçmesi İçin Ne Yapılmalıdır?
     "İlk defanın" güzel olabilmesi için şu üç önemli şeye uymak gerekir:
     1- Kız da, erkeğin istediği kadar cinsel ilişkiyi istemeli ve kendisini ikna edilmiş gibi hissetmemeli veya bunu kabul etmezse, erkeği kaybedebileceğinden korkmamalı: Çünkü bu durumlarda hayal kırıklıkları kaçınılmazdır.
     2- Kız istenmeyen bir hamilelikten korkmamalıdır. Yani psikolojik ve ruhsal bir kaygısı olmamalı. Genç çift, çocuk istemiyorlarsa etkili bir korunma yöntemine başvurmalıdır.
     3- İkisi de "görülmek" veya rahatsız edilmek endişesinde olmamalıdır. Yani yer ve zaman iyi seçilmelidir. Sevgiyi birlikte keşfetmek heyecanlı bir şeydir (ve çoğu kez ikisinin de düşündüğünden farklıdır). Bu yüzden: Daha az beklentiniz olsun, daha çok birbirinizle ilgilenin! O zaman söz konusu olay kendi kendine gelişir, güzel bir anı olarak kalır.
KAYNAK: Asım UYSAL, "Evlilik ve Cinsel Hayat", Uysal Yayınevi, İstanbul 2001